24 Kasım 2021 Çarşamba

Mona Roza

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor
Mona Saat on ikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor

Mona Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ah! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyveler sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller

-Sezai Karakoç

26 Haziran 2021 Cumartesi

Eğer

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
Arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
Yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
Öylesine derince bakmasalardı eğer…
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de,
Kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer…

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman
Meydan savaşlarında korkular aşkı ağır yaralamasaydı eğer…
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
Tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer…
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi kısacık kestirmelerin ardından,
Dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer…
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
İhanetinden de onlar payını almasaydı eğer…
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer…

-Can Yücel

22 Nisan 2021 Perşembe

Eski Nisan

Canımın yongası, sevdiğim,
Birkaç gün çaldık ilkbahardan
Geçtik yıllardır özlediğim
Erguvan ışıklı kıyılardan

Aşkı sessizlik tanımlar
Gençken tersini düşünürdüm
Akşamla dönerken geriye dalgalar
Yalnızlığı çırılçıplak gördüm

Durduktu önünde Ege Denizi'nin
Gözleri Mayıs bulanığı,
Kuytuluğunda eski evlerin
Dolaştıktı Ayvalık'ı

Eski Nisan, her şey gibi,
Kalbim de, rüzgar da eski,
Çırpınıp duruyor havada
Yitik anıların kelebeği

-Ataol Behramoğlu

15 Nisan 2021 Perşembe

Sevdiğin Kadar Sevilirsin

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif…
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…

Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..

Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..

Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın

Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
işte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,

Sevdiğin
Kadar
Sevilirsin…

-Can Yücel

3 Nisan 2021 Cumartesi

Sanma Şahım

Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkane / yâr olur
Herkesi sen / dostun mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sadıkâne / belki ol / âlemde bir / serdar olur
Yâr olur / ağyâr olur / serdar olur / didâr olur

-Yavuz Sultan Selim

24 Mart 2021 Çarşamba

Defne Ormanı

Köle sahipleri ekmek kaygısı çekmedikleri
için felsefe yapıyorlardı, çünkü
Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
Köleler ekmek kaygısı çekmedikleri için
Felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini
Köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.

Köleler felsefe kaygısı çekmedikleri
İçin ekmek yapıyorlardı, çünkü
Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
Felsefe sahipleri köle kaygısı çekmedikleri
İçin ekmek yapmıyorlardı, çünkü kölelerini
Felsefe veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.

Felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin
Felsefesi. Ve sahipsiz felsefenin
Ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
Ekmeğin sahipsiz felsefesini
Felsefenin sahipsiz ekmeği.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Hala yeşil bir defne ormanı altında.

-Melih Cevdet Anday

21 Mart 2021 Pazar

Gelmez Yola Gidiyorum

Selam saygı hepinize
Gelmez yola gidiyorum
Ne karaya ne denize
Gelmez yola gidiyorum

Ne şehire ne de köye
Ne yıldıza ne de aya
Uçsuz bucaksız deryaya
Gelmez yola gidiyorum

Gemi bekliyor limanda
Tayfaları hazır onda
Gözüm kalmadı cihanda
Gelmez yola gidiyorum

Eşim dostum yavrularım
İşte benim sonbaharım
Veysel karanlık yollarım
Gelmez yola gidiyorum

-Aşık Veysel Şatıroğlu

10 Mart 2021 Çarşamba

Burada

"Şimdi buradayım
biraz önce yoktum"

hiçbir
şey
yok

Önce, oldu:
kıpırdandı
belirsiz -
bir şiddetli boşluktan
tatlı bir özleme doğru.

Belirsiz.

Sonra, oluştu:
devindi
kesik kesik
sabırsız -
bir sevinçli duyumdan
ılık bir beklentiye doğru.

Kesik kesik
sabırsız.

Derken, doldu:
yayıldı
güçlü güçlü
kocaman
aldırmasız -
bir gerilimli doygunluktan
dingin bir sancıya doğru.

Güçlü güçlü
kocaman
aldırmasız.

Şimdi, doğdu:
patladı
çığlık çığlığa
nefessiz
yırta yırta
acımasız -
bir tatlı özlemden
şiddetli bir boşluğa doğru.

Çığlık çığlığa
nefessiz
yırta yırta
acımasız.

Şimdi burada:
biraz
önce
yoktu.

-Oruç Aruoba

3 Mart 2021 Çarşamba

Uzun Yağmurlardan Sonra

Sen yağmurlu günlere yakışırsın
Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler
Islanan yapraklar gibi yüzün ışır
Işırsa beni unutma

Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
Bir sızlar yanar içinde büsbütün
Her şeye rağmen ellerin üşür
Üşürsen beni unutma

Yeni dostlar yeni rüzgarlar gelir geçer
Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular
Kahredersin başın önüne düşer
Düşerse beni unutma

-Gülten Akın

27 Şubat 2021 Cumartesi

Korkuyor

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.

-William Shakespeare

20 Şubat 2021 Cumartesi

Bildikçe Sildim

Oldum,
Oldukça öldüm,
Öldükçe oldum.
Buldum,
Buldukça böldüm,
Böldükçe öldüm.
Bildim,
Bildikçe sildim,
Sildikçe sindim.
Durdum,
Durdukça vurdum,
Vurdukça vardım...

-Ahmet Emin Fidan

7 Şubat 2021 Pazar

Üvercinka

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalsa seninle yatmak günah daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Burada senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajı'nda akşam üstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil

-Cemal Süreya

30 Ocak 2021 Cumartesi

Endülüs'te Raks

Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı... 

Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir. 

Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,
İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri...

Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;
İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.

Alnında halka halkadır aşüfte kâkülü,
Göğsünde yosma Gırnata'nın en güzel gülü...

Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir
İspanya varlığıyla bu akşam bu güldedir.

Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi...

Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli...
Şeytan diyor ki, sarmalı, yüz kere öpmeli...

Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle,
Her kalbi dolduran zile, her sineden: "Ole!"

-Yahya Kemal Beyatlı

16 Ocak 2021 Cumartesi

Yokuş Kasaba

Ben burada onu aradım kimdi nerde tanışmıştık
Her şeyi gömdüğümüz o ılık güneş
İlkin mintanımı yırttım bir çalılıkta
Sonra dalgın kalabalıkta dolaştım

Orda silah atılır tutulan aya
Çingeneler geçer, dağ köyleri
Çökelek indirir, yapağı kavurma
Ve dişli kar, o uzun ova yazlarına

Şimdi vapurdan insem kimse tanımaz
Yollar daralmış okul da küçülmüştür
Yoktur bizim eşek otlakta, arkama dönsem

Biber dizmişler mi tarhana sermiş kimler var
Sokaklarda akan rakılı duman
Akşam olsa ararlar mı
Koşup bahçelere saklansam

Burada bütün gün bakındım şubattı
Parklarda simit yediğim o yalnızlığa
Eski gözlerden biri, eski seslerden

Bari şurada tavşan kanı çay olsa

-Ergin Günçe