6 Şubat 2022 Pazar

Hiç

Yirmi yaşındaydı. Kaderin kendi emek ve gayretine terk ve teslim ettiği annesiyle kız kardeşinin geçimini sağlamak için, birbirlerinden önce amaçlarına ulaşmak hırsıyla birbirlerini çiğneyerek menfaat dünyasında başarıya hücum eden insan akıntılarına girmiş, insan ihtiraslarının sığındığı karanlık köşelere kadar sokulmuştu. Her akşam evine yorgun, bitkin ve takatsiz fakat -vicdana teselliler veren kutsal bir görevi yerine getirdiği için- mağrur olarak dönerdi. Taşıyabileceğinden fazla meyve vermeye başlayan körpe bir fidan gibi, vaktinden önce faydalı olmak gayretiyle güçsüz omuzlarında taşıdığı aile geçindirme görevinin ağır yükü altında kırılmaya başladı. Bu nedenle kendisinden an be an uzaklaşmakta olan hayat nurunun uzaktan uzağa yüzüne yansıyan zayıf ve hüzünlü ışığı, ara sıra şairane tasavvurlar arasında şahit olunan hayali varlıklara yönelmiş düşünceli gözleri, hayatın acılığını vaktinden evvel tattığı için uçları aşağıya doğru sarkmış, iğrenmiş bir ağzı garip ve hazin bir surette aydınlatırdı. Yaşam mücadelesine zırhsız, silahsız yani zayıf bir bünye, hassas bir gönül, sevdalı bir ruhla girmişti. Bir gün, arasına katıldığı bu menfaat savaşında yaralanıp düşeceğinden endişeliydim.

-Samipaşazade Sezai

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder